Bazen tüm gereksizlerin üzerime çuval gibi yığıldığını hissediyorum. Güzelce istiflendiklerini. Sanki yaşamın tüm sevinçleri bu insanların damarlarına enjekte edilmiş. Geride kalanların ise tıkanık zihinleri, artıkları atmak için var gücüyle çalışıyor. Yaşam birilerinin pisliklerini arıtmak için kiralık zihinler tutmuş. Akvaryuma alınmış çöpçü balıklar gibi. En yalnızları da onlar değil midir zaten?!
Yüzünün yarısını güneş gözlüğü kaplayan bir yaşam adaptesi kör zihin kadar neşe yaymak ve gündelik reklam figürlerinden alıntılarla ağızları kulaklara yayamadığım bir gerçek. Ve ben beynimin hiçbir zaman ele almadığı bir şeyin bütün hayatımı ele geçirip, yokettiğini, tıpkı ağzında gevelediği sakızlar kadar var olan ama gerçek olmayan bir şeyin beni ne denli çileden çıkardığını görerek yaşama karşı daha da iştahsızlaşmıyor muyum?
Oysa mutluyum. Uzun süredir hiç hissetmediğim bir şey sarıyor beni. İçimde biriken tüm sevgi, huzur adı her neyse onunla açıyorum kollarımı. Bu yaşam dışında bir yerde, belki bir yaşam ağacının köklerinde, belki de yeryüzüne müthiş görüntüler yayan gökyüzünün herhangi bir renginde bunu en saf haliyle aktarabilirim. Ama içinde bulunduğum ve yaşamak için tüm uğraşımı, Cesare Pavese'nin deyişiğle 'yaşama uğraşı'mı tüm çirkinliklerin kamuflesiyle aktaramıyorsam bu benim hatam değil..
:*
YanıtlaSil