Şelale uzakta..
Yerçekimine karşı koyamadığım günler, tıpkı yağmur bulutları nasıl gökyüzünü aniden kaplıyorsa o hızla gelip yerleşiyorlar. İdeal bir yaşamda dahi her zaman hasarlı bir tarafa sahip olacağını biliyorum. Yukarıdan aşağıya doğru hareket eden basınç migren aurası gibi yokluyordu bir süredir bedenimi. Neyi bekliyordu bilmem. Düşünmedim de. Zaten en umulmadık zamanda gelmez miydi böyle şeyler? Kendinle konuşmanda bile sessizliğin hüküm sürdüğü monolog. Yokluk. Boğazdaki acı, nefessizlik, karmaşa. Tek bir kelime kuracak olsam tüm duygular kaçıp gidiyormuşum gibi hissediyorum. Bu nedenle susmanın beni her zaman bir üst basamakta, kimsenin olmadığı bir yerde konumlandırdığını düşünüyordum. Bu küçümseme değil. Zaten olsa olsa yine kendimi yerebileceğim bir açık verirdim.
Bu ara geçmişteki tüm ruhlar toplanıp eşya görünümünü almışlar gibi. Bir koku, bir tını, esinti. Ve ben içte kalıp yoğunlaşmış duygularımla, dışarıdan beni sarmalayan diğerlerinin gelgitini yaşıyorum. Çalan şarkının ilk kelimesi ağzımdan kaçsa dışarıdakiler etrafına koza örüp, beni de hapsedeceklermiş gibi. Bir kaç defa denedim. Düşüş beynimi döndürdü. Üstelik bir şey de içmedim. Olabilirdi. Olsa güzel olurdu. Kendimi kaçırmaya çalışıyorum. Ne yapacağımı bilmek yapacağım şeyden daha korkunç görünüyor.
Haksızlık.
Kızgınlık.
Huzur.
Ama baş ağrısı..
Uzaktaki şelalenin yerçekimine karşı koyamayan dalgalarının altında olmak..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder