28 Temmuz 2013 Pazar

Yoksunluk

Bir şey gördüm ama hatırlamıyorum. Sabah uyandığımda beni güne çivileyen bir şey. Kapı aralıklı kaldığında içime oturan huzursuzluk gibi. Ya da akşama doğru uyuyup iki saat sonra uyandığımda ertesi güne uyanmışım gibi. Koyu bir huzursuzluk. Koyu bir umutsuzlukla birleşip, kaynaşıyor şimdi. Gece perdesi aralandı. Yine milyonlarca görünmez şeytan sinekliğin ufak aralıklarından doluşuyor. Birbirine arka çıkan iki iyi dost. Aynı şarkıyı söylemeye başlıyorlar bir anda. Ortak beyne saldırıyorlar. Kıvrımların arasında yontulmamış bir tahta üzerinde ilerliyorlar. Tırtıkları büyük hasar bırakıyor. Sürtünmeden kıvılcımlar çıkıp, kekremsi kokusunu dolduruyor her tarafa. Sonra perde aralanıyor, tozlar her yerde! Nerede o şaşaalı heyecanlar? Nerede o insanlar? Nerede benim çıkarsız beynim? Bir aralık bulup soluklandırıyor kendini. İyi olan şeylere tahammülsüz, çirkin fikirlere karşı pek inatçı zihnim.. Fırsatını bulunca ayak ağrılarını unutabilecek kadar yürüyenlere karşı 'içten' kelimeler kuran.

Ayrılmaz bir rezillik içinde herkes hergün kilo alıp, yemeğe doyamıyor. Hiçbir yargıyı kaçırmayıp, kulaklarını ağızlarına kadar geriyorlar. Her söz duyulmalı ama hatırlanmamalı. Her cümle kurulmalı ama unutulmalı da aynı zamanda. Sanki dünyanın bütün hafızaları birleşip bende konumlanmış gibi. Yetmiyor çünkü bu kadarı. Sürekli edinim çabaları. İstemenin ya da kırıklıkların değil sadece kavramanın isteği. Ama hiçbir şey tam olarak iki avuç arasında varolamaz. Çok sıkı tutarsan parmaklarının arasından sızar, fazla gevşek bırakırsan.... Bu kadarı beni yormaya yetti. Yetti..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder