26 Nisan 2013 Cuma
A Nighttime Project
Yine uyku yok. Uyku aynı zamanda yedi kollu bir umut sömürücüsü. Her gece fazladan alarak içimdeki heyecanları ne denli körelttiğimin karanlık kanıtı. Bu sayede gözümün içine dalan güneşe bile meydan okumuyorum artık. Birbirine geçen kelimeler arasında düzlük ararken kendimi Andre Breton'un şu satırlarında buluyorum: "Saat dört sularında avizeden umutsuzlanırım ben, gece yarısına doğru da yelpazeden umudumu keserim..." Ah Breton o her geçen gün, arasından derelerin aktığı çizgilerin umutsuzluğunu bilebilseydin benden bile umutlanırdın umutsuzlanmak için. Dondurucu bir günün altında kalan geceyle hem de öyle bir umutsuzlanırdın ki ölmeye bile mecalin kalmazdı. İçmeden ölenlere inat içerek nasıl bu kadar ayakta, ayık kalabildiğimi görebilseydin sen mi bu durumdan hoşlanmazdın yoksa ben mi somurtup, uzaklaşırdım bilinmez. Kime ne söyleyeyim ki? Dışarıya kusmayı bir türlü kesemeyen iki kasın hezimetine uğrayarak yüzlerce kasın bir anlık koma etkisini hissetmek. Can alıcı biçimde! Sonra yığılıp kalmak en rezil yerde. Düşünmek istemiyorumu düşünmenin çıkış kapısının olmadığını düşünmek. Daima ve daima. Bilinçli olmak istemiyorum. Koca bir dalga gelsin son kez ve ben dalıp altından geçerek uzaklaşayım. Orada, burada ya da şurada olmadan.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder