29 Nisan 2013 Pazartesi

Yanılgıya açlık, yenilgiye tokluk!

Ankara'dayken bir hamburgerin gecenin 3'ünde bana açlığımı hatırlattığını anımsıyorum. Oysa üç, dört saat öncesinde tıka basa yemiş, üzerine de bir şeyler içmiştim.

İşte böyle. İnsanlar ufaktılar ve bir kere boşluğa girdiler mi tüm alanları dolduruyorlarmış gibi hissediyordum. Peki tüm bunlar, bu açlık için herkesin önünde soyunmaya ne gerek vardı? Herkeste bir eşyamı bırakarak en sonunda şehrin tümüyle beni ele geçirmesine.. Yıllar boyu tek bir varlığa karşı kendini koruyan, korkan, çekinen ben nasıl oldu da enkaz yığınına atıverdim ki kendimi. Algımın, kalbimin, zihnimin boş kısımları için arayış, insan atası şehirleri katetmekle geçti. Bu nedenle yaşamıma çoğu kez ziplenmiş diye de laubali bir yakınlıkla yanaştım. Hiçbir yerde tam olamamak, olduğum yerde de olamamayı sağladı. Kısıtlı hareketler, düşünceler. Herkesi tek bir havuzun içine doldurup esir kıldığım bir düzendi bu. Henüz bir şey kırılmış değil aslında. Tekrardan aynı duruma düşeceğimi biliyorum ama bunu bilmek istemiyorum. Kaldı ki bilsem bile bunun duygularımı harekete geçiren bir tarafı olmasını istiyorum. Boşa çaba! demiştim. Giymekten sıkılmadığım botlarıma sayaç taksaydım arabanın kilometresinden bile fazla çıkabilirdi oysa. Ya da ona tanıdığı insanları sorma fırsatım olsaydı tek tek anlatırdı. Yine de tüm bunları yanında her şeyin güneş parladığında beliren toz zerrelerinden hiçbir farkı yoktu. Hayal kurmayı sevmiyorum. Hayal kuranı da sevmiyorum artık. Şöyle yapalım, böyle güzel olur söylemleri beni olduğum yere daha da çok çiviliyor. Tüm bunlar olup biterken benim bir kere olsun yanılmamama ne demeli peki? Olmayacağını biliyordum ama bunu söylemek istemiyordum. Çünkü ben ne zaman olmasını istesem olmazdı. Olmayacak olmasını bile dile getirmem olacak olanı benden uzaklaştırırdı.

Umutsuzluk, karamsarlık ne denirse densin. Çünkü ne dediğinin, ne yaptığının, nasıl giyindiğinin, konuştuğunun, hangi kelimeleri seçtiğinin, eğitiminin, bilginin, saçının başının hiçbir önemi yok. Tuhaf. Bunları yıllar önce de düşünüyordum. Yanılmıyorum! Yanılgıya aç olmak bir meziyet değil, aksine okkalı bir işkence yöntemi.

1 yorum:

  1. hala gözümün önünde o cümle "artık gayretlenmeliyiz", gitmiyor,gitmesin zaten, ne kadar haklısındır kimbilir.

    YanıtlaSil