İyice mehter takımı gibi oldu zaman. Vidası gevşedi artık. Bizse bu düzene her seferinde ayak uydurmak zorunda bırakılıyoruz. Pazarlarda ya da marketlerde satılan yiyeceklerle beslenmek zorunda olduğumuz bir dünya gibi. Üstelik bunu öyle kusursuz biçimde yerine getiriyoruz ki. Saatler ileri alındığında okula çok az kişi geç kalırdı. Geç kalınıyordu değil mi? Bu kavramlara en az yön duygum kadar yabancıyım. Her neyse. Aslında olay keşke tümüyle bundan bağımsız olabilseydim düşüncesiyle belirdi. Zamanın olmadığı ya da kendi isteğime göre yaşayabildiğim bir evrenden bahsetmiyorum. Ama yine de zamana bu kadar bağımlı kılınmak.. Bilgisayar saati otomatik olarak ileri atıp beni koşullandırmasaydı. Bir saat geriden gelseydim. Sanki tüm bu zorunluluklar ayın dünyaya yaptığı etkiye benzer türden şeyler sunuyor beynime. Uyku düzeni, beslenme şekli. Bir şeyde karar kıldığımda hemen aklımı çelmeye çalışan ve hatta çelme takan şeyler devreye giriyor. Bense sanki açık yarası olanlar gibi acı çekmeye ve değişmeye başlıyorum. Ona itaat ediyorum. Sonra kendimi unutuyorum.
Gölgemle kendime bir saat geriden yetişiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder