3 Nisan 2013 Çarşamba

İşte orada! Evet tam orada.

Kadının biri yarışıyor. Dünya hakkında en ufak bir fikri olmayan ama yemek konusunda bilgisiyle tüm feylesofları deviren. Tam da bu noktadan bir soru  yükseliyor. Kadın hemen cevaplıyor. Yüzünde ve uzuvlarında sevincin yankısı yer alıyor, mutlu oluyor. Keşke diyorum, keşke o kadın gibi sadece ata binmeyi ve doğada gezinip bitki toplamayı öğrenseydim. Edindiğim ufak birkaç bilgi beni mutluluğun doruklarına taşısaydı. Dünyayı ayaklarım altında ezip, anlık tavan yapan özgüvenle sarssaydım her tarafı.. Ama yok. Ne bozdurulup harcanan, ne de varlığıyla beni yücelten bilgi denizinin ortasında edindiğim ufak kayıkta oltama bir balığın takılmasını bekliyorum ki karnımı doyurayım. Dudaklarımı denizin gizli ceplerindeki birkaç damla suyla ıslatıyorum ki kuraklık kendini dudaklarımda varetmesin.

Mutsuzluk! Daha önce de söylemiştim "aptallık, sonsuz mutluluk" diye. Bugün bunun harfi harfine açıklaması beliriyor zihnimde, beynimi dalgalandırıyor. Bana sadece hareketlerimi kontrol etmeyi ya da insanların akıllarından geçen şeyi bulup çıkarmaya yarayan bir şeyi istemiyorum. Bazen denk gelip sırf sıkıntıdan doldurduğum ve kimisinde ne cevap versem diye düşünüp kazara hiç de istemediğim şeyi işaretlediğim şıklar gibi doğarken de huzursuzluk kutusuna tik atmış olmalıyım. Çocukların ilk yaşlarında olumsuzluk belirten -ma ekini yoksaydıkları gibi ben de tüm olumsuzlukları yok saymış olmalıyım ki hepsi karışmış, çorba olmuş. Ya da tuzu biraz fazla kaçmış, yiyemiyorum..

2 yorum:

  1. bilgilerimi satabilseydim o parayla ancak yarım ekmek kokoreç alabilirdim oysa ben :()

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonra o kokoreçi de civardaki kedi, köpeklerle paylaşıp yine aç kalırdın :/ Ne kadar iyisin.

      Sil