28 Şubat 2013 Perşembe

Balçıkbeyin

“Hüzün olmayan bir dünyada, bülbüller geğirirdi."

E.M. Cioran'dan çıkma, Ömer'den kulağıma çalınmakta. Hüzün var ve bir flütten yükseliyor.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Pulse / Surreal

Hiçbir söze gerek bırakmayan şarkıların lideri. Tek "dostum" adına!



Siren of souls
howling and piercing the night.
"These are the streets,
clinic fingertips."
Sex and Violence.

A naked soul,
Smashed apart.
Yearning, searching, longing.
There are the street,
I call my home.

A light pressure,
reality dissolves,
I am shattered
light, streams, energy
My ground is shifting
A mosaic of senses.

Matter is running through my fingers,
time is laughing at me.
This is the world.
Pulse. Surreal.

23 Şubat 2013 Cumartesi

Aptallık, sonsuz mutluluk!

I'm Tired.

Nasıl oluyor bu? Nasıl onca karmaşa akıl bulandırmadan tek bir düzlüğe akabiliyor. Sen taşkın nehir, neden yolunu bulup bir denize karışamıyorsun ve her geçen gün bunun üzüntüsüyle kavrulup "umut"la ertesi güne kadar temizliyorsun kendini? Nasıl bir güç bu sendeki? Nasıl bir istek ki yorulmadan taşları sürüklüyorsun ceplerinde? Kızgın bir güneş bile kavuramazken tenini, soğuk ayazda uzuvların şişiyor. Tüm ihtiyaçların kendine küfreder gibi kabarıyor. Bir deniz görüp nasıl dalamıyorsun içine? Soluksuz! Son baloncuklarda yaşam belirtisi ararken gökyüzü, sen zeminin yumuşak tarafına iniş yapıyorsun, yapamıyorsun! Dünyanın tüm tanrılarının karmaşası hüküm sürüyor içinde. Bütün krallar birbirlerine hiç duyulmamış hakaretler yağdırıyor. Yorgunluk, günün azılı yollarında bir yolculuktan çıkıp bir erezyona maruz kalmışken sen tüm devinimler içinde hala nasıl kanlar içerisinde beyninden dünyaya salınıyorsun? Olympos'tan tanrılar haykırıyor umutsuzluğuna. Hades kollarını sıvayıp kayığını tamir ediyor. Karanlık artık günışığından daha çok göz alıyor, yoruyor..

21 Şubat 2013 Perşembe

"Daha ne kadar zaman bir duvar olabilirim, rüzgarı kesen?
Daha ne kadar yumuşatabilirim
güneşi, gölgesiyle elimin.
Durdurarak mavi oklarını soğuk bir ayın?
Sırtımı kuşatıyor, kaçınılmaz bir biçimde,
Sesleri yalnızlığın, acının.
Nasıl yumuşatır onları bu küçük ninni?

Daha ne kadar zaman bir duvar olabilirim
çevresinde yeşil bahçemin?
Daha ne denli sargı olabilir ellerim
onun yarasına, daha ne denli avutup
rahatlayabilir sözcüklerim
gökyüzündeki parlak kuşlar gibi?
Korkunç bir şey, açık olmak
böylesine: sanki bir yüz geçirip
dünyaya salmışlar yüreğimi.."



Bugünün de özeti budur. Normale göre ılık sayılabilecek bir Ankara sabahında, herkes çirkin kalabalıklarda hızlı adımlarla yol alırken, yine onları hiç de farkedilmeyen bir pencereden öylece izlemek..

20 Şubat 2013 Çarşamba

Güçsüzlüğümüz hiç görülmeyenlerle kendine zayıf kılıfını giyinmişken diğer türlüsünü akılda dolaştırmak pek yorucu bir meziyet gibi. Keşke böyle olmasaydı. Keşke başka bir pencereden güneş ışığı sağlayabilseydim kendime de Uranüs'ün buz gibi yüzeyini tenimde hissetmeseydim. Yeni bir dünya keşfetmiş olmanın zerre sevincini yaşamaya bile gücüm yok artık. Kendi kendine ayın karanlık yüzeyine geçip yine kendi kendine ışık sunup heyecanlanan, uyuyamayan birine dönüştüm. Açık seçik, belki çıplak, belki saydam.. Yalın ayak dolaşıp-koşsam kendime yabancılaşmayacağım bir evren düzeni oluşturmuşum. Ne normale bir adım yakın ne anormale on adım uzak. Neredeyim ben? Kimlerleyim? Ben neyim? Gün içerisinde bitmek bilmeden cevaplarını arayan sorular. Herkes sorabilir bunları. Bir can sıkıntısı, bir buhran. Sonra geçer ama. İleride daha güzelleri var evladım nidalarıyla kandırılan çocuklar gibi kanarlar bir gülüşe. Bir tebessüme aldanabilsem keşke. Belki de aldanıyorumdur farkında olmadan. Belki de farkında olarak. Ama yine döndüğüm nokta aynı. Saat gecenin 1 buçuğu. Herkes 5 dakikada düş alemine dalarken ben gel-gitlerimle meşgulüm. Bir değil iki değil. Niçin? Bu kadar saydam olmaya gerek var mı? YOK! Kime ne? Ne için? Niçin? Bir kızgınlığım yok. Nefret hiç yok. Hayatıma girmiş, hayatımdan çıkmış, hayatımda varolan kime karşı ne hissediyor olabilirim? Bugün yarın başımı öne eğerek insanlar adına düşüneceğim ne kaldı da böyle karalara bağlıyorum?! Hep böyledir. Bir neden ararız. Hallerimizi haklı çıkaracak somut nedenler. Görünür görünmeyen. "Sizin için incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler benim içimde birer kasırgaya dönüşüyor" diye haykırırken ne anlatmak istemişti a, b, c, d, f??? Kimse kim.. Bir solukta bağırırken yine aynı solukta mekansızlığa kürekleri çekiyorum. Tekrar eden şarkılar gibi. Kendi tükeninişimi sürekli yenileyen şarkılara bırakıp, uyuyorum.. Benim için söyle. Karamsarlığımı, karanlığı seninle parçalayayım. Güneşsiz çarşambalar!

7 Şubat 2013 Perşembe

Aaaa

İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği düşünebilmesi-ymiş. Laf böyle açılınca içimden tonlarca hakaret yükseliyor.

Son günlerce sıkça izlediğim kaçık filmlerin sonunda nedense büyük bir rahatlama hissediyorum. Toplumun en güvenilir varlıklarının arasındaymışım gibi. Aklıma gelen her türlü dengesizliği sergileyebilirdim. Ardından kendimi belediye otobüsünde bulduğum zaman rüyadan uyanmışım gibi oluyor. Arkadaşıyla konuşan kişinin anlattığı şey hiçbir zaman ilgimi çekmemiştir. Yalnız takıldığım nokta genelde tüm olup biteni anlatırken yanlış yapmamak üzere kendine giydirdiği o görünmez kılıf. Tek bir gün beğenilme, iyi insan olma, hayranlık uyandırma vb. dürtülerden uzak olarak yaşasaydı insanlar da, herkesin ne derece çığrından çıktığını görseydim. Ben mi? Dilimi çıkararak yürümüyorum elbette ama tepkilerini saklamayı beceremeyen veya nasıl algılandığına karşı en ufak bir düzeltme yoluna girmeyen biri olarak tüm bu olan onca şeyden müthiş rahatsızlık duyuyorum.. Yine işin tuhaf ve paslı kapıları tüm bu kirliliğin arkasında deliliğe açılmıyor mu işte orada kilitleniyorum. Son zamanlarda bir moda halini aldı. Dünyevi sıkıntılarının su geçirmez tarafına bir terim uydurdu insanlar. Şimdi onu bozdurup bozdurup harcıyorlar. İlaçlar, çok tutulmamış yazarlar ve onların eserleri, az bilinen gruplar ve alışılagelmedik giyim zevkleriyle sanki deliliğin birer mensubuymuş gibi davranıyorlar. Tüm bu insanların sadece beğenilme kaygısıyla her yere el atmaları ironi değil de nedir? Haydi hep birlikte tekrarlıyoruz. Hafızalarımıza yeni bilinmedik kelimeler kazanarak klişeyi klişeleştirmek adına..