16 Haziran 2013 Pazar

.

Tüm düşmanlarım ya da hakkımda kötü düşününler benim hakkımda hiçbir fikre sahip olmayanlardı. Onlara tüm kapılarımı en başından beri kapalı tutmuştum. Soluk alışımdan tutun da yüzümdeki tüm mimiklerden, dahası düşüncelerimin belirleyicisi kıvılcımlardan bile uzak tutmuştum onları. Bu da aslında hepsinin eline oyalanabilecek birden fazla koz sunmuş olmaktı. Yoğurup yoğurup kin beslediler, nefret ettiler.

Bir insanı eleştirmek onu hiç de tanımamaktan kaynaklanıyordu. En yakın dostlarımıza bu nedenle içimizi açmamış mıydık zaten? Onlardan zarar gelmeyeceği duygusu kalıtımsal bir özellik olarak yer etmiş olmalıydı. En kirli ya da yoğun, karmaşık anlarımızı yüzlerine ışığı yansıtan ayna gibi çevirmiştik. En taze, duru zamanları bir dehlizin içinde hazırlayıp sunmuştuk. Saçmalamak, kahkaha atmak, en kusurlu uzuvları utanmadan sergilemek. Hiçbir söze gerek bırakmıyordu değil mi?

Biri binlercesinin yüzüne bakıyor
Diğeri binlercesine bakan birine.
Biri binlercesinin içinde diğerinin yüzünü görüyor
Diğeri ortaya çıktığını anlıyor
Biri kusursuzlaşıyor
Diğeri günahkar..

İnsanın içinde kasırgalar meydana getiren düşünceler ne denli kendinden uzaklaşıyordu. Sanıyordu ki her hareket müthiş birer açıklık. Oysa tam tersi. Ne denli kapanırsa, fikirleri o denli kötüye çekiyordu..

Yara, yara olduğu gizlendiğinde iyileşmiyor..

Not: Fazla kusmuk.

11 Haziran 2013 Salı

Kafesin içindeki maymuna göre dışarıdakiler kafesin içindedir, kendi özgürdür. Bu nedenle bizim kafeste gördüğümüz canlı rahat ve patavatsız tavırlarıyla hep ilgi odağı olmuştur. Bir de onun açısından bakalım. Bir ağacın dalında oturmuş önündeki diğer maymunun bitlerini ayıklarken birinin o koca demirlerden üzgün, meraklı ve daha binlerce ifadeyle ona baktığını görüyor. Şimdi bu durumda kafesin içinde olan hala daha maymun/lar olabilir mi? Telaş ve panik insanı durumdan kaçmaya iter, bakışlarına, hareketlerine yansır. İlginç bulduğu her nesneye kilitlenen çocukluktan gelme güdülerimiz. Bir yol ve o yolda binlerce kafes. Bir kafesten diğerinin demirleri görünüyor ve onun arkasındakilerin özgür yaşamı yine bakana göre. Aradakiler Kızıldeniz'de mahsur kalmış birkaç gemi çalışanı. Son kulaçlarını sağa sola bakarak, son cümlelerini kendinden olmayanları küçümseyerek ortaya döküyorlar. Zavallılar, zavallaşıyorlar. 

Kabul edelim ya da etmeyelim. Hepimizin yaptığı maymunluk işte.

7 Haziran 2013 Cuma

İki ucu olan ve birbirlerine zıt akan alan. Tüm bunlar olurken ortanın olmaması nasıl bir trajedi? Birinden kurtulmak öbürünün kollarına kendini bırakmak. Birinden sıkılmak diğerine geri dönmek. Yaşamımız iki ucu kapalı bir düzende özlemlerle ve nefretlerle geçiyor. İki ayna arası sonsuz görüntüden ibaretiz. Kendimize yansıyıp, kendimizden geçiyoruz. Böylece hem kendimizi haklı çıkarıp hem de kendimizle çelişiyoruz. Bundan sapmak tümüyle yitmek. Peki yitmenin yolu, yöntemi nedir?

..