23 Kasım 2013 Cumartesi

"And you will find that. It's all corrupted. People and things alike.."

Gözlerinde yine koca bir dünyayı, putlar gibi deviriyordu. Yangını önleyecek sular sadece içine akmakla meşguldü o sıralar. Hiçliğe bakıp, her şeyi kavramak tam da onun işiydi. İşiydi ama bu işin içinden çıkamıyordu. Maddeleri yoğuracak nedenler peşi sıra diziliyordu. Bir an. Sadece bir an kavrıyordu tüm bunları. Sonrasında başladığı noktaya geri sürükleniyordu. İnsan böyle unutuyordu. Aklının gerekli gereksiz her şeyi saklamasıyla övünen "ben" her gün hiç olmadığı kimliğe bürünerek uzaklaşıyordu geçmişinden. Sözler öylesine boşa harcanıyordu ki artık anlam kazanacak tek bir şey bile kalmıyordu. Dehlizler en sessiz yerlerde hayat bulmuyor muydu? Çağlayanlar gözlerden uzak köşelerde kendilerini dağıtmıyorlar mıydı? Görmek ve belki 'birkaç malzeme toplar da haftayı kapatırım' diye kendini kandıran insan şimdi boş sokaklarda birkaç damlayla beraber yol almayı dilememiş miydi? Yüksek algıyla övüvüp sonunda unutkanlıkla payını alan zihin şimdi yalnızlaşarak buna katkıda bulunuyordu. O bunu biliyordu, biliyordu da yapacak hiçbir şey bulamıyordu. Çünkü ne zaman bir şey bulsa o da yalnızca on dakika uğrayıp kaçan sislerden başka bir şeye benzemiyordu.

6 Kasım 2013 Çarşamba

Bir şey gelir ve bir şey gider. Şey olmak için katedilen tüm yollar çimlerle kaplanır. Arkana baktığında kaybolduğunu görmek iyi gelirken sana ulaşacak tek bir yol kalmaz.

Bu topluluğun keşfettiği tüm yollar, alım-satımları silik beyinler tarafından yutulur.