İnsan bir süre sonra görünenle arasındaki bağı yitiriyor. Bugün intihar üzerine çoğunlukla dogmatik fikirler arasında aslında çok uzun zamandır hissettiğim şeyi yaşadım. Koca bir dehliz. Bütün sesler içinden çıkıp, derinliği tahminlere sığmayan okyanusları aşmış ve bir odaya doluşmuşlar gibi. Onca zamandır varolan tek şey gürültü. Nereye kaçsam? Hangi kokuya sığınmaya çalışsam bu sefer de bedenime bulaşan mikroplarda buluyorum aynı şeyi. Artık bakteriler bile konuşuyor. "Barış dolu bir dünya istiyorum" demek yerine bir gün sokakların Sokrates'ı olup "sessizliğe gömülmüş bir dünya istiyorum" diye haykıracağım kendini popülarizme kurban etmiş kalabalığa. Hep birlikte bir karakteri olmayan o koca, koskoca binaya, binalara. Altından akan para havuzunu tutuşturup, gökyüzünü son kez kirli gri renge boğarak.
İnsan bir gün sonra sadece tavan istiyor. Bu kadar özleyeceğimi düşünmezdim. Görünenle aradaki en yakın temas.
19 Eylül 2014 Cuma
29 Mayıs 2014 Perşembe
Çıkmaz yaşam aurorası..
Bazen tüm gereksizlerin üzerime çuval gibi yığıldığını hissediyorum. Güzelce istiflendiklerini. Sanki yaşamın tüm sevinçleri bu insanların damarlarına enjekte edilmiş. Geride kalanların ise tıkanık zihinleri, artıkları atmak için var gücüyle çalışıyor. Yaşam birilerinin pisliklerini arıtmak için kiralık zihinler tutmuş. Akvaryuma alınmış çöpçü balıklar gibi. En yalnızları da onlar değil midir zaten?!
Yüzünün yarısını güneş gözlüğü kaplayan bir yaşam adaptesi kör zihin kadar neşe yaymak ve gündelik reklam figürlerinden alıntılarla ağızları kulaklara yayamadığım bir gerçek. Ve ben beynimin hiçbir zaman ele almadığı bir şeyin bütün hayatımı ele geçirip, yokettiğini, tıpkı ağzında gevelediği sakızlar kadar var olan ama gerçek olmayan bir şeyin beni ne denli çileden çıkardığını görerek yaşama karşı daha da iştahsızlaşmıyor muyum?
Oysa mutluyum. Uzun süredir hiç hissetmediğim bir şey sarıyor beni. İçimde biriken tüm sevgi, huzur adı her neyse onunla açıyorum kollarımı. Bu yaşam dışında bir yerde, belki bir yaşam ağacının köklerinde, belki de yeryüzüne müthiş görüntüler yayan gökyüzünün herhangi bir renginde bunu en saf haliyle aktarabilirim. Ama içinde bulunduğum ve yaşamak için tüm uğraşımı, Cesare Pavese'nin deyişiğle 'yaşama uğraşı'mı tüm çirkinliklerin kamuflesiyle aktaramıyorsam bu benim hatam değil..
Yüzünün yarısını güneş gözlüğü kaplayan bir yaşam adaptesi kör zihin kadar neşe yaymak ve gündelik reklam figürlerinden alıntılarla ağızları kulaklara yayamadığım bir gerçek. Ve ben beynimin hiçbir zaman ele almadığı bir şeyin bütün hayatımı ele geçirip, yokettiğini, tıpkı ağzında gevelediği sakızlar kadar var olan ama gerçek olmayan bir şeyin beni ne denli çileden çıkardığını görerek yaşama karşı daha da iştahsızlaşmıyor muyum?
Oysa mutluyum. Uzun süredir hiç hissetmediğim bir şey sarıyor beni. İçimde biriken tüm sevgi, huzur adı her neyse onunla açıyorum kollarımı. Bu yaşam dışında bir yerde, belki bir yaşam ağacının köklerinde, belki de yeryüzüne müthiş görüntüler yayan gökyüzünün herhangi bir renginde bunu en saf haliyle aktarabilirim. Ama içinde bulunduğum ve yaşamak için tüm uğraşımı, Cesare Pavese'nin deyişiğle 'yaşama uğraşı'mı tüm çirkinliklerin kamuflesiyle aktaramıyorsam bu benim hatam değil..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)