15 Şubat 2012 Çarşamba

Ruha yaslanmak..

Saturnus - I Love Thee




Take me to the forest
where the gods play silently
under the great branches.
We speak in a whisper
and you take my hand.
You and I under the oak.
Haming gods
take our breath away.
They won't hear us
and we are, forever.
We'll lie in the shadows
the scent of grass.
And I hope to make with a smile
and not a sigh,
under the starlit sky..

12 yorum:

  1. Az ama öz albüm yapan gruplardan Saturnus.Şarkı sözlerinde de şiirsel bir hava var.Hatta Martyre albümünde A Poem(Written in Moonlight) diye bir parça var,hem liriksel hem de müziksel olarak gerçekten şiir yazmış adamlar orada..Bu arada bu sene içinde de yeni albümleri geliyormuş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoğu insan sırf bu havasından dolayı beğenmez bu grubu. Ama bazılarına da iyi gelen bu. A Poem (Written in Moonlight), Softly On The Path You Fade, Drown My Sorrow. Kutsal üçlü..

      2011'den beri çıkacağı söyleniyor albümün. Hatta yurtdışı konserlerinde de çalmışlar birkaç şarkıyı ama hala yok. Ağırdan alıyorlar işi belli ki. Kış geçmeden duyabilsek iyi olacak o tınıları..

      Sil
  2. Paradise Lost ve Arcturus ile beraber edebi lirikler yazma konusunda zirvede olan gruplardan bence..Fazla sanatsal olduğu için bir takım taşkafa metalcilere ters gelebilir:) Evet;yeni albüm kışın çıksaydı daha iyi olurdu,sıcak yaz gecelerinde dinlenebilecek parçalar yapmıyorlar pek...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O taşkafa metalciler dinlemesin zaten :) Bir de bu ara bana mı denk gelmiyor bilmiyorum ama dinlenecek yeni şeyler pek yok gibi. 2011 ile idare ediyorum. Durumdan şikayetçi olmamakla birlikte süregelen her yeni dönemin ruhu kaybetmediğine kendimi inandırmak istiyorum.. Ayrıca keşke şu dönem iyi konserler olsaydı..

      Sil
  3. Hehe,her zaman merak ettiğim şeylerden biri de bu ülkede metal dinleyenler olarak sayımız bu kadar az olduğu halde nasıl birbirimizle bu kadar fazla kavga etmeyi başardığımızdır..Son cümlede sorduğun sorunun cevabı da burada gizli sanırım;farklı müzik türlerine o kadar kapalıyız,hatta sevmediğimiz gruplara o kadar çok nefret besliyoruz ki majör gruplar (Metallica,Megadeth,Iron Maiden vs..) ve yıllardan beri belli bir dinleyici kitlesi olan (Opeth,Dream Theater,Blind Guardian..) dışında birçok grubu getirmeye cesaret edemiyorlar organizatörler..Yine de şükrediyorum,hayatımda canlı olarak izleyeceğimi hiç düşünmediğim bazı grupları görme şansına eriştiğim için (Nevermore,Grave Digger,Keep of Kalessin...)
    2012'de kayda değer birşey henüz pek yok gibi..Beni biraz olsun heyecanlandıran Alcest'in yeni albümü oldu (Bilmiyorum sever misin?) Bir de gene aynı Fransız ekolünden Les Discrets'in albümü çıktı ama henüz dinlemedim..Daha senenin başındayız,Heavy Metal ruhu bu seneye kadar kaybedilmediyse bundan sonra da kaybedilmeyecektir:)

    YanıtlaSil
  4. Açlık çoğunlukta, kavga azınlıktaymış gibi oldu.. Metal müzik kavgasını kendi içine karıştırmış bir tür. O birine, diğeri öbürüne. Dediğin gibi majör gruplar önderliği ve bu önderliklerin altında ezilmiş diğer gruplar diye iki ayrımda. Hal böyle olunca zararı göze alamayan organizatörler de bu tür gruplara yöneliyorlar. Haklı ya da haksız tartışılır. Açıkçası işin o boyutuna dahil olmuyorum bile. Bu günümüz lider gruplarından bahsedince aklıma gelen bir başka şey ise; metal müziğin kendi içinde gruplaşması ve o grupların yine kendi içlerinde liderlerini belirlemesi durumu. Bunu daha anlaşılır kılmak için şöyle söyleyeyim: mesela progressive metal. Dream Theater ve Pain of Salvation öncülüğünde gitmekte ve pek az insanın Fates Warning'den, Evergrey'den haberi olmakta. Thrash metalde de durum farksız değil. Megadeth, Metallica vs. Bunu göremediğim -bu şekilde söylemekten haz etmesem de- tek tür black metal olsa gerek. Etkileşimli (viking, pagan, dark) ya da salt. Bunu yazarken bile bu düşüncenin ne kadar doğru olduğundan emin değilim.

    Konser olayına geri dönecek olursam aynı duygulara ben de ortağım. Nevermore, Jon Oliva's Pain (ex-Savatage), Amorphis, Testament.. izlemek istediğim gruplardı ve bunu gerçekleştirdim :)

    Alcest'in son albümünü epey dinledim. Karanlıkta, etraf sessizken iyi gidiyor özellikle. Les Discrets'in ise albümünden haberdar olmakla beraber henüz el atmadım oraya. Bakalım. Belki de tüketmek istemiyorumdur :). Malum bu dönemde her şey o kadar büyük bir hızlı sindirilip, unutuluyor ki; gerçek ruh ve duygu denen şey gitgide yokoluyor. Yine de tüm bunlara en güzel şekilde karşılık veren şeyler de yok değil :)

    YanıtlaSil
  5. Evet,bir Rock Barda gözümün önünde "Niye Therion çalışıyosunuz ulan çalıcak başka grup mu yok!" diyerek kavga çıkartan adam görmüştüm mesela..Zaten klişelerle,sürekli tekrarlanan döngülerle dolu bir yaşantımız varken aynı şeylerin müzikte olmasına katlanamıyorum,belli tarzlarda hep aynı grupların dinleniyor olması çok saçma gerçekten ama yapacak bir şey yok.Organizatörlere de kızmak yersiz,tanıdığım bir organizatör var mesela,şu güne kadar yaptığı Anathema,Blind Guardian ve Opeth konserleriyle cebini doldurmuşken tutup da neden Moonsorrow'u Fates Warning'i Agalloch'u getirtsin ki...
    Evet bu saydığın "lider" gruplardan Türkiye'ye bir 10 sene daha falan ekmek çıkar herhalde..
    Evet,kara metalde çeşitlilik ve underground kategorisine giren grupların müzikaliteleri (Bilmiyorum doğru kelime mi bu) biraz daha ön planda ancak gene de Immortal,Dimmu,Cradle gibi gruplar gerçek EVIL(!) kara metalcilerin hemen hepsinin nefret ettiği gruplar olma özelliklerini sürdürüyorlar...
    Alcest,son albümünde bir adım geriye gitmiş bence.Orjinalliklerini yitirmişler biraz gibi geldi,yeni birşeyler sunamamışlar...Dinledim ama 2.şarkı dışında sevecek başka parça bulamadım..Belki de o içine girmesi zor,ama alıştıktan sonra vazgeçmesi mümkün olmayan albümlerden biridir,o yüzden biraz daha şans vermek lazım..Bu arada şu Neige'nin Amesoeurs projesi acayip sardı beni bu aralar ancak gel gör ki devam ettirmeyeceklermiş o projeyi maalesef..
    Evet,tüketim toplumunun içinde yer alsak da müziği yavaş yavaş sindirmek lazım..Zaten metal müzikte özellikle 90'lı yıllara göre bariz bir geriye gidiş var,sıradanlık had safhaya ulaşmış vaziyetteyken hala yeni albüm çıkaracaklarını duyduğumda heyecanlandığım birkaç grubun kıymetini bilmeye çalışıyorum ben de..
    Evet,(ne kadar çok "evet" diyip onaylamışım dediklerini bu arada) hala gerçek olan bir şeyler var bu hayatta..Kirliliklerin yanında o kadar belirgin durmuyorlar ama var olduklarını biliyorsun..
    Bu arada ismim Serhat,tanıştığımıza memnun oldum :) Tanımadığın birinin durup dururken yazına yorum yapması asabını bozmamıştır umarım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müziği bir şeylerden uzaklaşmak için dinleyip sonra bütün bunlara dahil olmak o kadar can sıkıcı ki.. Böyle olmamasını dilerdim lafını kaç defa tekrarladım bilmiyorum.
      Bu her zaman böyle olsa gerek. Yıllar sonra da bundan farklı olmayacak. Yine bilindik gruplar ve onları konsere getiren adamlar işin kaymağını yiyecekler. Belli kesim "bu niye böyle ya" diyerek kendi içinde isyan edecek :) Değişecek mi? Sanmıyorum. Batma riskini göze alan adamlar olmadıkça bu gidişat devam edecek. Açıkçası artık bunu o kadar da umursamıyorum. Türk metal dinleyicisini gördükçe yapılmamasını mantıklı bile buluyorum ve evimde gözlerimi kapatarak müziklerimi dinlemeye devam ediyorum.
      Black metalin de böyle kötü tarafı var işte. İyisi çok iyiyken kötüsü de nefret kazanacak kadar berbat oluyor. Arası yok. Kötü diyorum ama belki de bu yönüyle iyidir.
      Özellikle bazı grupların popülariteden uzak oluşunu ve o şekilde de devam etmesini seviyorum. Alcest gibi. Ama bu dönem onları da biraz etkilemiş gibi. Her ne kadar yıkmamaya çalışsalar da kendilerini biraz etkileniyorlar. Bu da müziklerindeki onlara has havayı kırıyor.
      Amesoeurs dinlediğim en başarılı albümlerden birini yapmış. Şu shoegaze tarifi mümkün olmayan bir tat bırakıyor.. Ne yazık ki bunların devam etmemesi üzüyor insanı.
      Klişelere dayanmış bir laf vardır. Bu dönemin insanı değilim gibi. Günümüz dünyasında yaşantıdan, müziğe, ortaya çıkan her türlü işe baktığımda söyleyebildiğim tek şey bu oluyor. En çok eğilim gösterdiğimiz alanların başında müzik geldiği için bunu söylüyoruz ama sinemada ve günümüz dünyasında artık farklı bir hal almış sanat olmayan yapıtlarda da bunu görmek mümkün. Yine de dediğin gibi heyecan oluşturan şeyler az olsa da var.. Yeri gelmişken eğer dinlemediysen David Galas'ın The Cataclysm albümünü öneririm.
      Her dönem kendi içinde güzel şeyler taşıyor. Bu da olmasa yaşamak daha can sıkıcı olabilirdi..

      Ben de Cansu Serhat. Aynı şekilde tanıştığıma memnun oldum :) Tanımadığım birinin yazıma "bu şekilde" yorum yapması asabımı bozmak yerine ancak mutlu edebilir. Teşekkür ederim..

      Sil
  6. "Dahil olmak zorunda bırakılmak",işte bu çok can sıkıcı..İçine dahil olmaktan zerre kadar haz duymadığım pek çok zümre ve hiyerarşik düzenin getirdiği ilişkiler silsilesi var ama hayatıma devam ediyor olmak için bunları görmezden gelmeye çalışıyorum...
    Benim batma riskini göze alan bir tanıdığım var,Pelican'ı getiriyorlar konsere..O tarz post-metal işlerden pek hoşlanmasam da Türkiye için radikal bir karar oldu bence..Başarılı olurlarsa sürpriz grupları görüyor olabiliriz memleketimizde,zira bu adamın geniş kulvarlara uzanan enteresan bir müzik zevki vardır:)
    Türk metal dinleyicisi klişeleri ile ilgili yazımı okumuş muydun?Ben de düşündüklerimi oraya yazdım ve rahatladım,artık sadece müziğimi dinlemeye odaklıyım:)
    Amesoeurs'un böylesine nefis tek bir albüm yapıp dağılacağına inanmıyorum ben,Neige'nin sağı solu belli oluyor,ileride re-union yapma ihtimallerini yüksek görüyorum,yapmalılar hatta...
    Evet bazen ben de dönemin insanı olmadığıma işaret eden bazı alışkanlıklara sahip olduğuma inanıyorum..Hızla değişen dünyada bazen şiddetli fırtınalara kapılmaktansa sessizce ve güvenli bir biçimde fırtınaların geçmesini beklemek daha olumlu sonuçlar doğurabiliyor..Değişimlere kapalı birisi değilim ama sanki bazı şeyler eskiden daha keyifliydi,böyle düşünmekten bir türlü kendimi alıkoyamıyorum..
    Tavsiyene uyup David Galas'a bir kulak kabartacağım.Bu arada Winterfylleth'in parçası bayağı hoşuma gitti,albümü indirdim ama henüz dinleyemedim..Gerçi bütün parçaları böyle sakin değildir sanırım,pagan-black grubu olduğuna göre...

    Okey o zaman,rahatsızlık vermediğime sevindim..Normalde sık yaptığım birşey değildir,zaten blogspot'u boşlamıştım bir süredir ama son zamanlarda hem tekrar yazı yazıp hem de blog yazıları okumaktan keyif alır oldum..Senin blogunda da Saturnus'u görünce iki satır birşeyler karalayım dedim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ortası olmayan iki ucu keskin bir yol gibi bütün bunlar. Ya tamamen içine girip soyutlanıp, söylenenleri, olan bitenleri umursamadan müziğini dinliyorsun ya da bütün bunların tam tersi. Daha fazla kokuşmuşluk ve rezillik. Gerçi derinlemesine ilgi duyup, içine girdiğin bir şeyin seni rahatsız eden taraflarının olmaması imkansız gibi.. Bu her anlamda böyle.
      Pelican dinlemedim hiç. Etkinliklerde görmüştüm ama ilgilenmedim. Umarım beklentilerin üzerinde olur da gelecek için bize yeni umutlar bağışlar :) (Bunu da cümlelerine dayanarak söyledim)
      Evet bahsettiğin yazına bakmıştım. Bugün tekrardan göz attım. Tam da aklımdan geçenlere denk düşecek türden. Hatta daha fazlası olduğuna da eminim. Sadece bir süre sonra insanda tarifi imkansız bi' tiksinti oluşuyor bunları düşünüp, yazmak. Ondan bırakıyor insan. Sana da bu olmuş gibi sanki. Nitekim devamı sayfalar alabilecek kadar uzun bir konu bu. Tavırları, hareketleri ve süregelen nice yeni şeylerle. Bu müzikle mutluyum. Biliyorum ki yaşamımın her alanında kendini gösterecek şeyin ortasındayım. Keşke diyorum yatağıma uzanıp, istediğim yerde bütün bu tınıları duyma özgürlüğünün sağlandığı gibi diğer şeyler de olabilse. Ama bu insanın elinde olan bir şey değil. Umarım anlatabiliyorumdur. Sonuçta insanların bu müziği ve düşünceleri nasıl kirlettikleri ortada. Artık bu nedenle konserlere gitmekten bile uzak durur hale geldim. Ha yine olanlarla keyif alıyorum orası ayrı. Bakmamaya çalışıyorum. Sırf kendimi iyi hissedebilmek adına müziğe gömülüyorum ama insanın tüm bunlardan tam da bunların merkezinde uzak düşmesi ne kadar olası. (Bir solukta yazdım, gaza geldim yazıyla resmen :))
      Ama artık geçti. Sakin yaşamı yaşlanmakla ilintili kılarlar ya öyle değil işte. Sadece bu çevreden bezmişlik ve onun getirdiği dinginlik hali. Bunu seviyorum.
      Amesoeurs olmasa bile onun gibi oluşumlar devam edecektir. Böyle adamlar olduğu sürece bizim bu müzikten ayrı düşmemiz mümkün değil..
      Geçmişe saplantılı yaşayan insanları anlamıyorum. Bu öyle bir şey değil. Sadece kabullenememek. Bu devrin pek de akıl alır bir yanı olmadığındandır. Net değil bir kere. Flu ve mat.. Sanki en ufak parçanı içine çekip öldürecekmiş bir kara delik. Kayıp..
      David Galas karanlık yönü fazla kaçmış bir adam. Umarım beğenirsin. Ayrıca yazınca aklıma geldi Winterfylleth son zamanlarda keşfettiğim ve dinlemekten inanılmaz keyif aldığım bi' oluşum. Tam da tahmin ettiğin gibi her şarkısı sakin değil. "To Find Solace... Where Security Stands" ile "When the Woods Were Young" baya hoşuma gitti. Neyse daha fazla anlatmayayım :) Böyle şeylere denk geldiğim zaman içimde uzun süredir farkına varamadığım duygular oluşuyor. Gerçek duygu!

      Farketmişsindir. Kendi başıma at koşturuyorum bu mekanda. Çoğu zaman insanın kendisiyle konuşması sıkıcı olabiliyor. Benim blog olayı da tamamen buna yönelik bir şey. Aklıma gelen şeyleri yazmak ve paylaşmak. İyi geliyor. Özellikle iyi şeyler dinleyen ve yazanları gördükçe daha da bağlanıyorum. Bu nedenle iyi ettin yazmakla.

      Yeri gelmişken şu Lord Vicar - Endless November'da benim baya hoşuma gitti. Blog üzerinden baya bir dinledim. Bugün yarın albümü indireceğim. Sorun olmazsa düşüncelerimi paylaşmayı isterim..

      Tüm bunların dışında sen nasılsın? :)

      Sil
  7. Doğru,her şey karşıtlarından beslenerek daha değerli hale geliyor.Kokuşmuşluk bu müziğin içinde de var ancak onun sayesinde iyi müzik dinlemenin değerini anlamış oluyoruz,dolayısıyla bütün bu abuk sabuk insan topluluğunun (yazıda bahsi geçen) ve onların yarattığı kirliliğin bize yardımı dokunuyor..
    Metalci Klişeleri ve diğer yazılarımla ilgili her türlü yorumunu paylaşabilirsin tabi ki.Bu blog sitesi üzerinden geniş kitlelere ulaşma çabası içinde olmadım hiç,daha çok senin gibi yazarak rahatlama amacıyla kullandım bu blogu ama yazılanları (dediğin gibi) iyi şeyler dinleyen ve yazanların takip etmesi ve hatta düşüncelerini paylaşması güzel bir şey...
    Lord Vicar cidden son zamanlarda dinlediğim en başarılı traditional ddom metal gruplarından.Henüz iki albüm yapmalarına ve bunların da uzun parçalarla dolu olmasına rağmen bıkmadan dinleyebildiğim bir grup.Özellikle vokalist Christian Lindersson'un sesini seviyorum ki kendisi önceden Count Raven ve Saint Vitus gibi baba doom gruplarında yer almış bir adamdır..
    Bütün bunların dışında,en sevmediğim gün olan Pazar gününü müzik dinleyerek ve alkol alarak geçirmeyi planlıyorum,yarın da gene erken kalkmak gerekecek falan,pfff..Sen neler yapıyorsun?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapıları kapattığında her şey ardında kalıyor insanın. Bu soğuk ve gri pazar gününde yapılacak en iyi şeyi yapıyorsun doğrusu.

      Bu ara nedense müzik dinleyemiyorum. Oluyor böyle zamanlar ve ben de üzerine fazla düşmüyorum. Şu an için en çekici gelen yöntem bir şeyler okumak ama o da dün gece bitirdiğim kitabın etkisinden kurtulamayışımla ve dahası sindirmeye çalışmamla destekleniyor. Herhalde günün daha da kırıldığı ve çiğ tarafını üzerinden attığı zaman yapacak bir şeyler bulurum..

      Sil