26 Nisan 2012 Perşembe

Sous le sable

Son zamanlarda izlediğim abartısız en iyi film. Aslında çok sıradan, basit. Ama öyle dokunduruyor ki içe tam da günyüzü görmesini istemediklerimize güneş tutuyor. Kandırılışa bir yenisini daha ekliyor. Aslında söylemek istediklerimde çok daha fazlası saklı. Her şey birer hayal gibi. İnanmak istemediklerimize inancımızın, koyu inancımızın daha da bilenmesi gibi. Biliyorsun ki yok. Olmayacak da.. Alışveriş yap, gül, seviş, iç. Sonunda bir gölge görmüyor musun? Bitiyor işte orada her şey.. Bakıyorsun ve koşuyorsun. Ama biliyorsun ki o yok.. Acı olan da bu. Bir düşü sevmek. Kendini buna inandırmak.. Bu esnada akıldan geçen tek cümle şüphesiz şu olsa gerek; "Düş! Hep düş! Ruh ne kadar tutku ile dolup incelirse, düşler o denli onu olacağandan uzaklaştırır."

Sonra, İnsan neden ruhsuz olur? İnsan nasıl ruhsuz olur? İnsan niçin ruhsuzdur?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder