23 Nisan 2013 Salı

Zihinde kavga

Yolun ortasında öylece durmuş bekliyor. En sonda kendi beliriyor. Işığın sonundaki tünel gibi. İki elinin parmaklarını aynı anda hareket ettirebiliyordu ama kendisiyle karşılaşınca kendine bile denk düşmeyen "ben"i gördü. Başka bir yerde de olsa, orada sahiplendiği yatağındaki "ben"den uzak bir sokaktaki kendi geziyordu. Dışarıdaki, cümlelerini hunharca savururken, içteki daha sakin, gündüz ışıklarından kırışıklık kazanmış birkaç çizgiyi yokluyordu. Bunu düşündüğünde bile aslında her şeyin ona ne denli uzak olduğunu kavraması da güç olmuyordu. Bu nedenle bekleyiş herkesin içine heyecan tohumları saçarken onda sadece bir buzdağı parçalanışına eşdeğer hal alıyordu. Beyni tüm bu buzlar içinde kaynasa da görüntü de bunu ele vermiyordu. Biliyordu kimse yoktu, olmayacaktı. Kendinden bile emin olamazken ve dahası her yere parçalarını gelişigüzel dağıtmışken ne onu böylesine kendinde hapsedebilirdi ki?! Bir zavallı olduğunu düşündü. Sonra bunu düşündüğü için sokaktaki "ben" tarafından yıkıcılığın gücü altında kendinde belirsiz bir özgüvenin varlığını hissetti. Çok geçmeden birbirleriyle kavgaya tutuştular yolun ortasında. Kan gövdeyi götürüyordu ama acı duymuyorlardı. Kendilerinden geçercesine bir savaşın çıkmazında hala daha iyi bir şeyler yaşanacağına dair umutlarını kendileri gibi yitirerek geceyle gündüzü griye çaldılar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder