30 Ocak 2012 Pazartesi

Synecdoche, New York

Son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden. Yalnızlık temalı. Tam da faaliyetlerime eş düşen cinsten. Özellikle diyaloglar içe öylesine işliyor ki, gecenin bir yarısı kapanmaya yüz tutmuş gözleri bile sabah uyanmışçasına dinç kılabiliyor.. Neyse fazla söze gerek yok. Kendimle konuşarak da pekala film çekebiliyorum ne de olsa. Anlaşılmadı yine değil mi? Sorun değil.



"Her şey senin düşündüğünden daha karmaşık. Doğru olanın, sadece 10'da 1'ini görüyorsun. Verdiğin her karardan etkilenecek milyonlarca şey var. Her seçim yaptığında
hayatını mahvedebilirsin. Ama belki de aradan 20 yıl geçer ve sen asla ama asla neden böyle olduğunu anlayamayabilirsin. Ve doğru işi yapmak için yalnızca tek şansın vardır. Sadece dene ve boşanmanın nedenini bulmaya çalış. Ve kader diye bir şeyin olmadığını söylerler ama herkes kendi kaderini belirler. Ve dünya ne kadar uzun süre devam ederse etsin sen sadece saniyelik bir zaman dilimi için buradasın. Zamanının büyük bir kısmı, ölüyken ya da doğmamışken harcanır. Ama yaşamak varken, sen, birinin gelip her şeyi düzeltmesini bekliyorsun. Bir telefon için, bir mektup için ya da bir bakış için yıllarını harcıyorsun. Ve gelecek gibi görünmesine rağmen asla gelmiyor. Sonuçta zamanını hayal meyal bir pişmanlık ya da gerçekleşmesi imkânsız bir umut ile geçiriyorsun. Sana bağlılık hissettiren bir şey. Kendini bir bütün hissetmeni sağlayan şey. Sevildiğini hissetmeni sağlayan bir şey. Gerçek şu ki; çok kızgınım. Ve gerçek şu ki; lanet olsun çok mutsuzum. Ve gerçek şu ki; çok yalnız kaldım ve çok uzun süre çok acı çektim. Ve yalnız kaldıkça, bütün bu süreç zarfında iyiymişim gibi davrandım. Nedenini bilmiyorum. Belki herkes kendi dertleriyle ilgilenirken, benim zavallılığımı duymak istemediği için. Pekala, herkesin a.ına koyayım. Amin."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder